İdeolojilerin Araçsallığı

Başlığın böyle havalı soyut ve anlaşılmaz durduğuna bakmayın konu aslında çok basit ve anlaşılır ama kısa bir başlıkla anlatabilmek araçsallık kelimesi ile mümkün olabildi .

Hemen konuya girelim , ideolojinin ne olduğunu hemen hepimiz biliyoruz . Bilmeyenler içinde basit bir anlatımla ‘’ hayat görüşünün formüle edilmesi ‘’ şeklinde ifade edilebilir . Örnek verelim : Komünist ideoloji temelde ekonomik araçların mülkiyetini birey yerine kamuya verir ve toplumun refahının bu şekilde sağlanacağına inanır . Siyasi gücün ve onun meşruiyetinin Tanrı gibi herhangi bir kutsal varlık tarafından değil , halkın özellikle de emekçilerin iradesi ile vücut bulduğunu söyler . Kapitalizm de aşağı yukarıya bunun tam tersini iddia eder.İnanç sistemleri de bir dünya görüşü vaz ettiğinden birer ideolojidir.  İslam ideolojisi malum Allah ın yaratan olduğunu Hz Muhammed in de onun elçisi olduğunu , ebedi kurtuluşun ancak buna iman ile elde edileceğini salık verirken Hristiyan ideoloji yaratanı Allah olarak kabul etmekle birlikte peygamberi Hz İsa nın aynı zamanda onun oğlu olduğu temelinde ayrışıp diğer ayrıntılarda farklılıklar çeşitlenip derinleşir .

İdeoloji tanımının anlaşıldığını düşünerek bir sonraki aşamaya geçelim . Araçsallaştırmak ne demek ve burda kullanıldığı anlamıyla ne anlatılmak isteniyor ? Yukarda örneklerini verdiğim ideoloji örneklerinin dünyayı altüst eden , akışını değiştiren çok büyük fikirler ve akımlar olduğu su götürmez gerçektir . Alt üst olması demek gerçekten altın üste gelmesi , akış değişirken de akan şeyin daha önce sulanan tarlayı değil yeni bir tarlayı suluyor olması sözcüklerle verdiğim metaforik ipuçları aslında .

Yani ne söylediğinden bağımsız olarak ideolojilerin ortak yönü eğer başarabilirse toplumun altını ( mevcut sistemden beslenemeyenleri ) üstüne ( yeni sistemin yeni sahipleri haline )  getirme hayalini kurar ve devrimciler/siyasiler  ideolojileri araç olarak kullanıp bunu  iktidarı ele geçirmenin bir manivelası olarak kullanır  . Burası konunun ve düşüncemin can alıcı yeri olduğu için , söylemek istediğimin tam olarak anlaşıldığından emin olmak istiyorum . İdeolojinin mucitleri ya da siyasi savunucuları ideolojinin savunduklarına kendilerinin olan inancından daha ziyade geniş toplum katmanlarının en azından onu iktidara taşıyacak miktarının bu ideolojiye inancını görmek isterler . Çünkü ideolojinin tuzağı vaz edildiği toplumda zaman içinde oluşmuş travma ve kırıkları itina ile toplayıp üzerine elma şekeri bulayıp fare kapanının tam ortasına koymaktan geçer .

Yine örnekle anlatalım , Çarlık Rusyasının çağ ve akıl dışı yönetimi altında ezilen çoğunlukla köylülerden oluşan halkı açlık , kıtlık ve sonu gelmeyen savaşlardan yılmış , tüm zenginliği elinde bulunduran aristokratlara nicedir kan emici vampirler gözü ile bakmakta , toplumda oluşan çaresizlik, gerginlik adeta onu tetikleyecek bir el beklemekteydi . Biriken bu muazzam potansiyel enerji herkesin malumu olduğu üzere 1917 Ekiminde  dünyanın gördüğü en büyük devrimin ateşleyicisi oldu . İşin garibi devrimin önderi veya ideologlarının hemen hiç biri köylü ya da ezilenlerden değildi . Getirdikleri yeni düzende değişen tek şey ezenlerin değişmesi ezilenlerin aynı kalması idi .

İsa Peygamber , güçlü Roma İmparatorluğunun baskısı ve zulmü altında nicedir ezilen Yahudi halkının içinden , bu baskın otorite karşısında yok olmakta olan halkının benliğini tekrar kazandırmak üzere ortaya çıkmış romantik ve hümanist bir figürdür. Ne gariptir ki  ,onun baskıcı otorite karşısında bireyi ve bireysel ahlaki erdemi önceleyen ideolojisi , ondan türeyen hristiyan kilise hiyerarşisinde tam tersi bir yönde pratik kazanmış , Roma İmparatorluğunu mumla aratır bir baskı , zulüm ve cinayet şebekesine dönüşmüştür .

Demek ki yaşanılan şey , toplumda zaman içerisinde oluşan sosyo ekonomik fay hatlarının zeki politik aktörler tarafından keşfedilip idolojik ambalajlarla sarılıp , kendi istila ve gücü ele geçirme hareketlerinde bu fay hatlarından türeyecek enerjiyi kullanarak ,  bir koç boynuzu haline geitirlmesidir . Bir kere güç ele geçirilmeye görsün ardından yaşanan süreçte nerdeyse birbirinin aynı güzergahı takip ediyor . Yeni muktedir onu iktidara getiren araç olan ideolojik temellerinden ve söylevlerinden  gittikçe uzaklaşıp , ele geçirdiği gücü her ne pahasına olursa olsun muhafaza etme önceliği haline geliyor .

Bizden bir örnekle konuyu daha da anlaşılır hale getirelim. 90 lar boyunca Türkiye bir ekonomik krizden diğerine sürüklenir haldedir . Kısır siyasi çekişmeler kronik hal almış ,Türkiye Ata sının koyduğu muasır medeniyet seviyesi hedefinden gittikçe uzaklaşmaktadır . Yılgınlık ve bıkkınlık topluma hakim , yolsuzluk ve rüşvet skandalları bir birini izlemektedir. Açığa çıkan kirli siyaset-mafya ilişkileri kızgınlığın dozunu artırmaktadır. Ülkenin asıl sahibi olarak kendini gören askeri bürokrasinin katı laikçi uygulamaları ile siyasete yön verme hevesi , üniversitede baş örtüsü yasağı gibi tatsız konular halk ile siayasi elitin arasına kalın bir duvar örmektedir .

Toplumda oluşan fay hatları , zayıf koalisyon hükümetlerinin sendelemelerini taşıyamayacak bir hale geldiğinde ideolojik temelli bir iktidar değişikliği kaçınılmaz hale gelmişti . İslami ideoloji , Genç Cumhuriyetin kurucularının güçlü laik refleksleri ile uzunca bir süre iktidardan uzak tutulmuştu ama 90 lı yılların kokuşmuş siyasi elitine karşı iyiden iyiye bilenen halkın karşısına tam da halkın anladığı dilden konuşan ve yukarda sayılan birikmiş olumsuzlukları siyasi söyleminde onu iktidara taşıyacak bir koç boynuzu ve manivela olarak marifetle kullanan bir siyasi hareketten söz ediyorduk artık .

Öyle ki uluslararsı planda öncelikli hedefini AB Tam üyeliği olarak koyan dış politika yaklaşımı , ekonomik istikrardan hiç ödün vermeden atılan güven veren adımlar , sağlık ve adalet sisteminin kronikleşmiş sorunlarına geirilen ivedi ve yüksek kaliteli çözümler , azınlıklara karşı hoşgörülü ve hukuk devleti zemininde kapsayıcı yaklaşımlar ezber bozan bir icraatlar dizisinin habercileri idi . Ülke tümden bir ilüzyon mu yaşıyordu yoksa ebediyen sürecek bir lale devrini şaşılacak ta olsa siyasi islam eliyle deneyimleme noktasında mıydı ? Sorunun cevabını öğrenmek için yaklaşık 8-9 yıl beklenmesi gerekiyordu ve ne yazık ki duymak isteyeceğimiz türden değildi .

Başka bir örnek te tam zıt kamptan sol ideolojinin sembol isminden gelsin . 70 ve 80 lerin sol hareketine önderlik etmiş politik nezaketi , beyefendiliği , şairliği ve romantizmi ile tanınan lider bir süredir özlediği iktidar fırsatını yakalamış ama ilerleyen yaşı ve sağlığı artık bu hassas görevi yerine getirmesine müsaade etmeyecek noktaya varmıştı . Öyle ki demeç ve röportajlarında artık kelimeler arasında uzun boşluklar oluyor , kelimeler doğru telafuz edilemiyor , icranın başı destek almadan yürüyemiyordu . Herkesin ondan beklediği, ülkenin en önemli makamından kendi rızası ile çekilip yerini yine kendi partisinden kendi belirleyeceği ehliyetli birine terk etmesiydi . Ama olmadı, olamadı .. Onun yerine olan toplumun her kesiminde hissedilen tam bir hayal kırıklığıydı . .

Yazımı çok sevdiğim değerli bir hocamın sözleri ile bitirmek istiyorum : ‘’ İnsanoğlundan tüm kötü huylarını tek tek bırakmasını istediğinde onu en son terk eden baş olma sevdasıdır ‘’

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.